Bağımlılık Terapisi

2.1. Bağımlılık Tanımı ve Nedenleri

Bağımlılık ve madde kullanımı günümüz dünya ülkelerinde giderek artan çok ciddi bir sorun olarak görülmektedir. Toplum ve ruh sağlığını etkileyerek gerek bireylerin gerek ailelerin gerek ise toplumun yapısını olumsuz etkilemektedir. Toplumsal ve ailesel bütün yapıcı bağlara olumsuz etkiler bırakmaktadır. Çocuk, ergen ve genç yetişkinlik döneminde başlayan madde bağımlılığı, aile işlevselliğini, sosyal ilişkileri, ekonomik dengelerin hepsini bozmaktadır. Bu etkiler en çok sistemsel bir yapıya sahip olan aile sisteminin bağlarını etkileyerek yok etmektedir (Gövebakan ve  Duyan, 2015).

Bağımlılık tarihine baktığımızda ilk kalıntıların milattan önceye dayandığı tespit edilmiştir.  Opiyolat (afyon, morfin, eroin, esrar) MÖ. 4000 de Sümerlerin, MÖ. 2700 Çin ve Hint uygarlıklarının, MÖ. 2000 de ise Mısırların haşhaş ekimi, afyon üretimi ve hastalıklarda afyon kullanma ile başladığı bilgilerine rastlanmıştır (Dilbaz, 2011). Esrar kullanımına baktığımızda ise ilk bulguların neolitik çağa dayanmaktadır. 1800 yıllardan sonra Avrupalı bilim adamları tarafından ayrıntılı şekilde incelenmeye başlanmıştır (Uluğ ve Gürel, 2011).

DSM-V’te madde bağımlılığı tanı koyulması için 12 aylık süre içerisinde aşağıda verilen maddelerden en az ikisi ile kendini gösteren, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye yol açan durumların oluşması gerekmektedir. Tanı kriterleri için maddeler şu şekildedir;

1.         Bağımlılık yapıcı maddeler, istenildiğinden daha büyük ölçüde ya da daha uzun süreli alınır.

2.         Bağımlılık yapıcı maddeleri kullanmayı bırakmak ya da denetim altında tutmak için sürekli bir istek ya da sonuç vermeyen çabalarda bulunmak.

3.         Bağımlılık yapıcı maddeleri elde etmek, kullanmak ve oluşturduğu etkiden kurtulmak için fazla zaman harcamak.

4.         Bağımlılık yapıcı maddeler kullanmaya yönelik büyük bir istek duymak ya da kendini zorlanmış hissi.

5.         Gündelik hayat sorumluluklarını yerine getirememe ve sürekli bağımlılık yapıcı madde kullanma isteği.

6.         Bağımlılık yapıcı maddelerin etkisinin olumsuz sonuçlarına (Toplumsal sorunlar, ekonomik sorunlar) rağmen kullanmaya devam etme.

7.         Bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı sonucunda oluşan toplumsal, işle ilgili etkinliklerin ya da eğlenme-dinlenme etkinliklerin azaltılması.

8.         Yenileyici ve tehlikeli boyutta bağımlılık yapan maddeler kullanma.

9.         Büyük ihtimalle bağımlılık yapıcı maddelerin etkisi sonucunda ortaya çıkan bedensel ve ruhsal sorunların bilgisine karşın madde kullanmaya devam etme.

10.       İstenilen etkiyi sağlamak için belirgin şekilde kullanım dozunun artmasına karşı veya aynı ölçüde madde kullanılmasına karşı maddenin etkisinin azalmasına yönelik tolerans (dayanıklılık) gelişmiş olmalıdır.

11.       Bağımlılık yapıcı maddeler yoksunluğu veya yoksunluk belirtilerinden kaçınmak için madde kullanmaya yönelik yoksunluğun gelişmiş olması gerekmektedir (Köroğlu, 2013).

Bağımlılık, vücudun bir ya da daha fazla fonksiyonunu olumsuz etkileyen maddelere bağlı kalması, zarar görmesine rağmen engellenemeyen arzu ve istek duyması, sonucunda birçok yoksun belirtisinin yaşanması durumudur (Yeşilay, 2019). Diğer bir ifadeyle bırakma isteğine rağmen kullanım halinin devam etmesi durumudur (Darçın, 2014).

Bir başka tanımda bağımlılık, insanoğlunun hayatını madde ile ilişkilendirip, onsuz yaşayamama, kontrolünü maddeye bırakması olarak tanımlanabilir. Bağımlılık bireyleri ailesel ve toplumsal sorunlara, ruhsal çalkantılara, verimsiz bir iş hayatına, iş kaybına, endişeye ve benzeri birçok olumsuz durumun içine sürüklemektedir (Çetin, 2013).

Bir diğer ifadeyle bağımlılık kişinin dışarıdan kimyasal yolla alarak kendinde fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak olumsuz etki bırakması ve buna rağmen kimyasallardan vazgeçememe durumudur. Kişinin yaşadığı duygusal boşluğu ya da yetersizlik algınsı doldurma gibi dışarıdan destek alma şekli olarak nitelendirebilir (Tuncer, 2007).

Tanımlar genel olarak değerlendirildiğinde, madde kullanımının etkisi ile bir yandan sevgiye ve yardıma muhtaç, dışlanmış, bunalımda birey modeli görülürken, diğer yandan maddenin verdiği etkiyle suça yönelmiş, öfke kontrolü olmayan nerede ne yapacağı belli olmayan birey modeli ile karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca madde kullanan bireylerin ya toplum tarafından dışlanmış, tolum ile sorun yaşayan bireyler ya da ailesi ile anlaşamayan, aile ile sorunlu kişiler olduğunu görülmektedir. Bununla birlikte madde kullanan bireyler için, sorunlarla başa çıkamayan, kriz anında ne yapacağı belli olmayan, zorluk esnasında vazgeçen, öfkeli saldırgan davranış sergileyen, anlaşılması güç insanlar olarak tanımlanabilir (Ögel, 2002).

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönem olan ergenlik dönemi, kişinin yaşama yönelik gelişme ve olgunlaşma dönemidir. Sağlıklı gelişim gösterildiği takdirde sağlıklı bir yetişkin olma ihtimalinin en yüksek olduğu dönem olması açısından yaşam çizgisi üzerinde ki en riskli dönem olarak kabul edilebilir. Hissettirdiği bağımsızlık duygusu, özgürce hareket etme ve her şeyin üstesinden gelebileceği düşüncesi, dönemin en önemli özelliklerinden biri olan riskli davranışlara yönelme ihtimalini arttırmaktadır (Mavili, 2017). Bu dönem “fırtına ve stres” dönemi olarak da bilinmektedir (Alisinanoğlu, 2002).

Ergenler kuralları yok sayma, akademik başarısızlıklar, motivasyon kaybı, olumsuz duygusal durumlar (intihar düşünceleri, aşırı öfke, depresyon), ilgi alanlarında azalma ve yön değiştirme, sokak alışkanlıklarına yönelme, sigara kullanma, eve geç gelme evden kaçma, akran gruplarına dahil olma, suç davranışlarına yönelme, madde ve alkol kullanma gibi birçok riskli davranış sergileyebilmektedirler (Dilbaz vd., 2012).

Bağımlılık yapıcı madde kullanımı özellikle ergen gençler başta olmak üzere çoğu yetişkin bireyin yaşadığı sorunlarla baş etme yöntemi olarak seçtiği yanlış bir yöntemdir. Ergenler merak duygusu, farklı olma çabası, akranlara uyma, ait olduğu gruptan dışlanma korkusu, olumsuz aile ortamı ve ilişkileri, olumsuz çevre, psikolojik, ekonomik ve sosyal birçok nedene bağlı olarak maddeye başlayabilir (Yeşilay, 2019).

Bağımlılık genelde bir döngü şeklinde ilerleyen bir süreçtir. Genelde merak duygusu ile bir defa deneme ile başlandığında, madde kişiyi alışkanlıklara ve bağımlılığı doğru sürekler. Kendinden emin olma ve bırakabilirim düşüncesine sahip insanlar, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik birçok etkiye maruz kalarak tekrardan maddeye yönelirler ve bir süre sonra maddeden bağımlı olarak vazgeçememe süreci Şekil 1’de gösterilmiştir (Yeşilay, 2019).

Şekil 1. Bağımlılık Döngüsü

2.1.1. Madde Bağımlılığı

Kişinin kullandığı maddeyi birçok kez bırakma girişiminde bulunmasına rağmen bırakamaması, giderek madde dozunda artış görülmesi, kullanmayı bıraktığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması, zararlarını görmesine rağmen terk edemeyip kullanmaya devam etmesi, zamanının büyük bölümünü madde arayarak geçirmesi ile belirli bir durumdur (Ögel, 2002).

Bir kişinin madde bağımlı olduğunu söyleyebilmemiz için bir senelik süreç içerisinde maddeden etkilenmiş ve sene içinde üç defa veya daha fazla aşağıdaki kriterleri karşılaması gerekmektedir.

  • Kullandığı maddeden aldığı aynı etkiyi almak için daha fazla madde kullanmak ya da kullandığı aynı oran maddenden daha az etki görmesi durumu,
  • Kullanılan maddeyi rahatlamak için kullanmak ve aynı şekilde kullanılmasına rağmen yoksunluk belirtileri görülmesi,
  • Kullanılan sürede ve miktarda artış görülmesi,
  • Madde kullanma isteğinin önüne geçememe ve daha fazla isteme,
  • Madde kullanımdan dolayı birçok sosyal, toplumsal ve birçok etkinlikten giderek geri çekilme ve bırakma,
  • Maddeyi bırakmak için gayret gösterme ya da sürekli bir istekli olmasına rağmen boşa zaman geçirme,
  • Maddeyi ele geçirmek için zaman ve enerji harcamak.Madde kullanımından sonra bireyde geçici veya kalıcı psikolojik, fiziksel sorunlar oluşmasına rağmen madde kullanmaya devam etmesi (Soykut, 2008).

2.1.2. Madde Bağımlılığı Tedavi Süreci

Aile üyelerinden birinin madde bağımlısı olduğunu öğrenen aile, ilk olarak kızma, inanamama ve inkar etme gibi tepkiler göstermekte daha sonraki evrede ise bu durumun üstesinden gelmek için bağımlı kişiye para vermeme, odaya kilitleme, çevresinden uzaklaştırma ve son olarak da hastanelerde tedavi gibi birçok farklı yöntem denemektedir (Erükçü ve Mutlu, 2016).

Madde bağımlılığı, düzelme ve tekrardan nüks etme dönemleri ile seyreden beyin hastalığıdır. Madde bağımlılığını sadece ilaçla tedavi edilebilir bir hastalık değildir. Madde kullanan kişilerin ilaç kullanıp irade gücü ile eski haline dönme ihtimali düşüncesi ise farklı sorunlara yol açmaktadır. Madde bağımlılığı özel merkez ve kliniklerde uzman kadrolar eşliğinde uzun soluklu tedavi gerektiren bir hastalıktır. En başarılı madde bağımlılığı tedavisinin üç aşaması bulunmaktadır:

  1. İzole Dönemi: Bağımlı kişi tedavi göreceği kliniğe yatırılarak toplumdan izole edilir.
  2. Temizlenme Dönemi: Kişinin madde ile bağlantısı tamamen kesilerek yoksunluk sendromunu geçmesi için düşük oranda bağımlılık yapan madde ile sakinleştirici ilaçlar verilere vücudun maddeden temizlenmesi sağlanır.
  3. Rehabilitasyon dönemi: Bu dönem uzun sürebilir. Şahsın madde kullanmaya iten sosyal, ailesel, psikolojik sorunlar üzerinde durularak bu durumlarla baş etme becerileri geliştirilir. Tedavi edilen ve topluma dönen kişilerde bağımlılığın nüks etme ihtimali oldukça yüksektir (Uzbay, 2009).

Diğer madde bağımlılığı tedavi süreçleri ise; bir doktor kontrolünde yatarak veya ayakta tedavi şekli olan arındırma tedavi programı, madde bağımlılığı sürecinde halen çalışabilen sosyal hayattan izole olmamış bağımlılar için ayakta maddesiz tedavi programı, 3-6 hafta arası yatarak tedavi gören bağımlılar için kısa dönem tedavi programı, 6-12 ay süren yatarak tedavi ekibi ile birlikte sosyal birleşenleri ile birlikte, sosyal ve psikolojik destek gördüğü uzun dönem tedavi programı gibi bir çok farklı türden tedavi programı uygulanmaktadır (Dilbaz, 2012).

Bağımlılığa yönelik ilaç tedavisi, psikolojik danışmalar ve psikoterapiler yöntemleri birlikte uygulanması gerekmektedir. Ancak bunlara ek olarak bağımlı bireyin motivasyonunu artıracak, kişiler arası ilişkilerini düzenleyecek, aile ve toplumsal işlevselliği artıracak aile tedavi yöntemidir (Dilbaz, 2012). Aile bağımlılık için önemli bir risk faktörü olmasına rağmen, sürecin her aşamasında bulunmasından dolayı hem koruyucu hem de iyileştirici bir faktör olarak da ele alınmaktadır (Küçükşen vd.,2016).

GAZİANTEP PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK & AİLE TERAPİ MERKEZİ

RANDEVU İÇİN: 507 396 69 41