Aile, kadın ve erkeğin hukuki birleşmeleri sonucu yaptıkları evlilikle kurulan ve kadın ve erkekten oluşan bir beraberliktir. Aile daha sonradan çocukların olmasıyla genişler. Bu yapısıdan dolayı aile toplumun çekirdeğini oluşturur (Özgüven, 2000).
Toplum insanlardan meydana gelir. İnsanlar ise aileler halinde yaşamaktadır. Bu yönüyle aile toplumun temelidir. Toplumun temelinde aile olduğu gibi ailenin temelinde de evlilik vardır. Dengeli, uyumlu ve sağlıklı bir evlilikten sağlıklı huzurlu mutlu nesiller ortaya çıkar. Bu şekilde ortaya çıkan nesiller ise sağlıklı ve güçlü bir topluma zemin hazırlar (Bulut, 1993).
Bütün bunlar göz önüne alındığında toplumların düzenli, barış içerisinde ve sevgi dolu olmalarında aile temel fonksiyonu üstlenmektedir.
Sağlıklı bir evlilik yapmanın ön şartı yaşça, fiziki ve zihinsel olarak evliliğe hazır olmaktır. Evlilik yapacak bireylerin yaşlarının evliliğe uygun, fiziki durumlarının evliliğin gereklerine yeterli, zihinsel yapılarının ise evliliğin temel felsefesine uygun ve sorumluluklarını karşılayabilecek düzeyde olması gereklidir. Yine yapılacak evlilikte eşlerin kültürel düzeyleri, birbirleriyle uyum düzeyleri, cinsel uyumları ve ekonomik durumları göz önüne alınıp incelenmesi gereken önemli unsurlardır (Nicholes, 2013).
Hiç istemesek de boşanma hayatın bir gerçeği olarak sıkça karşımıza çıkan bir durumdur. Eşlerin birbirlerine sevgilerinin, tahammüllerinin, saygı ve iletişimlerinin tamamıyla kaybolduğu evliliklerde boşanma kaçınılmaz hale gelebilir. Ancak bu tür durumlarda da eşlerin dikkat etmeleri ve üzerinde anlaşmaları gereken bir husus vardır. Bu da çocuklarının bu durumdan en az düzeyde olumsuz etkilenmeleri için neler yapılacağıdır. Çünkü boşanma çocuklar için bir yıkımdır.
Her gün kavga edilen anne baba arasında şiddetin sıkça sergilendiği, küfürlerin, kişisel hakaretlerin had safhaya çıktığı bir evde sağlıklı çocuk yetiştirmek zaten mümkün değildir. Bazen çocuğu bu şekilde zedeleyici ve ruh sağlığını iyiden iyiye bozmaktansa boşanmak daha iyidir. Cüceloğlu’na göre ‘’kendi sorunlarını çözmek durumunda olan ana-babalar, çocuklarının da sorunları olduğunu düşünmeli ve boşanma kaçınılmaz ise bu süreci çocuklar en acısız hale getirmeye dikkat göstermelidir.’’ ‘’Ne pahasına olursa olsun boşanmamak gerekir’’ anlayışı ne kadar yanlış ise ‘’evlilikte mutsuz olduğun zaman hemen ilk fırsatta boşan’’ anlayışı da o derece yanlıştır. Acele verilmiş sağlıksız kararların acısını hem yetişkinler hem de belki daha büyük derecede çocuklar çekmektedir. Bu nedenle boşanma gibi hassas bir konuda anne-babaların çok daha dikkatli olmaları büyük önem taşımaktadır (Cüceloğlu, 2014).
II. BOŞANMANIN NEDENLERİ, ÇOCUĞA ANLATILMASI ve ÇOCUK TEPKİLERİ
Türk medeni kanunu’na göre boşanma sebepleri;
Zina,
Cana kast ve kötü muamele,
Suç ve onur kırıcı davranışlar,
Terk,
Ruh hastalığı,
Sürekli geçimsizlik halleri
Boşanma sebeplerinden ilk 5’i özel, sonuncu ise genel boşanma sebebi olarak nitelendirilmiştir.
Bu sebeplerden bir ya da birkaçından ötürü boşanma durumunda olan ailelerin gerek boşanma öncesi ve gerekse boşanma sonrasında dikkat etmeleri gereken hususlara değinmek istiyorum.
Çocukta görülecek ruhsal bozuklukların yoğunluğu boşanma öncesi, boşanma sırası ve boşanma sonrası eşler arası ve aile içi ilişkilere bağlıdır. Eşlerin birbirleriyle her ne kadar anlaşamaz olsalar da çocuklarının durumlarını göz önüne almaları ve kavga gibi anlaşmazlık anlarına onları şahit etmemeye çalışmaları gerekir.
Anne babaların boşanmanın ne olduğunu ve neden boşanmaları gerektiğini çocuğa uygun bir dille ve açık olarak anlatmalıdırlar. Her şeye rağmen tarafların anlaşamadığı ve bu şekilde süren bir evliliğin hem kendilerini hem de çocuklarını mutsuz ve huzursuz etmekte olduğunu ifade etmelidirler. Neill’e göre anne babalar her ne kadar sorunlarını çocuğa belli etmemeye çalışsalar da çocuk evdeki olumsuz havayı sezer, duyduklarından çok gördüklerini yargılar.
Boşanma olayında çocuğun hiçbir suçu olmadığı çocuğa anlatılmalıdır. Bu konuda ayrı bir dikkat ve özen göstermek gerekmektedir. Çünkü boşanmayı duyan çocuk hemen kendini suçlayacaktır. Ben onların sözünü dinlemedim ondan boşanıyorlar gibi düşünceler içersine girebilmektedir.
Anne babalardan biri ya da her ikisi çocuklarını kendi saflarına çekme çabası içinde olmamalıdırlar. Annenin sürekli babayı kötülemesi ya da babanın anne hakkındaki olumsuz ifadeleri çocuğu sıkıntıya sokmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Ne yazık ki boşanmak üzere olan ailelerde çocuğu yalnız bulan taraf fırsatı derhal değerlendirmekte ve karşı tarafı şiddetle eleştirerek ve hatta çocuklarına kendilerini acındıracak kadar mağdur oldukları görüntüsü vererek karalamaya çalışmaktadırlar. Unutulmamalıdır ki kötülenen taraf o çocuğun annesi ya da babasıdır.
Eğer gerçekten öyle bir ihtimal yoksa çocuğa şaka yollu bile olsa ‘’sen istersen barışırız’’, ‘’ne dersin, tekrar bir araya gelmek ister misin’’ gibi ümitlendirici sözler söylememek ve gerçekçi olmak gerekir.
Çocuğa, karşı tarafla görüşmemesi gibi bir baskı yapmamak, çocuğu diğer eşten kaçırmamak ve görüşmelerine engel olmamak gerekir. Bu tür baskı ve uygulamalar çocuğun dengesini daha da bozacaktır. Bundan dolayı boşanma sonrası tarafların mümkün olduğunca bir araya gelmeye çalışmaları en azından çocuğun her iki tarafı da mümkün olduğunca sık görmesine olanak tanıması önemlidir (Cüceloğlu, 2016).
Tüm bu unsurlara azami dikkat edilse dahi çocukta yaşına ve gelişimine göre bazı tepkiler oluşacaktır. Bu tepkileri anlayışla karşılayıp çocuğa doğru geri dönütler verilmelidir. Aksi takdirde sorun daha da büyüyerek başka problemlere de yol açabilir. Yavuzer anne babanın ayrılması sonucu çocuklarda görülen kısa süreli etkileri aşağıdaki tablodaki gibi özetlemektedir:
Bu site Delfin Medya'nın gelişmiş akıllı panel teknolojisi ile tasarlanmıştır.